Toplumu zehirliyorlar. Daha çok para kazanmak için. Patates, midye, tavuk, döner, köfte. Ne denk gelirse.

Bu zehiri sadece gıda olarak düşünmeyelim; şiddet, yapı güvenliği, eğitim, çevre, siyasal zehirlenmeyi de dahil edelim.

4 kişilik ailenin üçü vefat etti, ikisi çocuk. Rahmet olsun. Babaları entübe edildi.

Sanayileşmeyi tamamlayamayan toplumların bireyleri hizmet sektöründe boy gösteriyor. Aç bir mekan. Ya nasip, ya kısmet.

Özelikle Büyükşehir bombası patlıyor her yerde.

Daha önce de belirttim, bu Büyükşehir saçmalığı ülkeye atılmış en büyük kalkınma kazığı. Dar alana sıkıştırılan insanlar yiyecek bulamayınca birbirilerini yemeye başladılar.

Suç oranları ve şiddet tavan yaptı. Denetleme neredeyse imkansız. Gıdadan sağlığa, eğitimden giyim kuşama topluma sürekli zehir enjekte ediliyor. Büyükşehirlerde hayatta kalma mücadelesi, başkalarının hayatlarını yok saymaya dönüştü.

Bizim gibi eyyamcı bir toplumda denetim her zaman pantolon üzerinden yapılır. Hele de gıda zincirinde. Büyükşehirlere gecenin sessizliğinde getirilen denetimsiz gıdalar ölüm saçıyor. Kaçak için her ortam müsait.

Şikayet mekanizması gelişmiş toplumsal bir refleks. Fakat bizde şikayet ayıplanan bir davranış biçimidir. Zaten şikayet edilmeyen alanların denetimi ise Cenab’ı Hakka devredilmiş durumda.

Gıda speklerini oluşturmamış binlerce işletme olduğuna eminim. Ne denk gelirse, ne daha ucuz bulunursa “ bir şey olmaz” düsturunda devam. Bu güzel aile belki bu gıdalardan zehirlenmedi sonuçlar yakında çıkar ama eminim ki hepimiz bir şekilde zehirleniyoruz.

Gözü dönmüş bir hızla daha çok kazık atıyoruz birbirimize. Gece uyurken cebimizden para çalınıyor. 100 liraya 10 birim alıyorken dün, sabah bi uyanıyorsun 8’e düşmüş. Enflasyon zehiri parayı öldürüyor.

Dili zehirli siyaset erbabı, sistemi öldürüyor mesela. Temele salıyor zehrini, çürüme başlasın diye.

Futbolcu, hakem, yönetici zehirliyor yeşil sahaları. Entübe edilmek isteniyor bu kitle. Uyurken, uyutulurken çalmak en kolay. Yakalanınca ben değil hepimiz yaptık teorisi salınıyor ortaya.

Çevremiz zehirleniyor. Suyumuz, havamız.

Suyumuz kirli. Endüstriyel bölgelerde kurşun, civa, arsenik birikimleri zehirliyor. Ağır metal ve kimyasal zehirler hem tarımı hem sağlığı tehdit ediyor.

Havamız kirli. Organize sanayi ve maden mıntıkalarında kanser kümelenmeleri zehirin bir sonucu. Vadeli ölümler bunlar. Allah rahmet eylesin, vadesi bu kadarmış teslimiyetli, kısa vadeli.

Yanlış ve yoğun kullanımlı pestisit(tarım ilacı) toprağımızı zehirliyor. Topraktan başlıyor, midede son buluyor pestisit yolculuğu.

Birbirimizi gücümüzün yettiği kadar zehirliyoruz.

Ama bilerek ama bilmeyerek…