Abdülvahit Abi 72 yaşında. Alman traşı olmuş. 2. Cihan harbi sonrası doğanlarda böyle bir disiplin gözleniyor. Hangi mıntıkada doğduğu önemli değil planyadan çıkmış gibi bu nesil. Abdülvahit abi en güneyden. Tepkili her konuya, itiraz makamında yaşıyor.

Hakan adaşım 17 sinde. Zayıf, ince, asensiyo traşı var. Kepçe ustası olma hayalinde. Lise terk. Dışarıdan bitirme diye bir konu geçiyor, neyi diyorum lise diyor. O da güneyden, aynı muhitin çocukları. Fakat nesil farkı var.

Abdülvahit Abi, kanaatsiz bir toplum olduğumuzu, şükür kavramını yitirdiğimizi, herkesin zengin olduğunu vurguluyor içli köfteyi gömerken. Arabaları park etmeye yer yok cümlesi kuzeyden güneye alıntılanmış dillere dolanmış. Bizim zamanımızda olmayanlardan başlayıp şimdi olanlar üzerinden hükümet güzellemeleri yapıyor.

Yatak yoktu, pisiklet yoktu, telefon yoktu derken Adaşım telefonda reels videolarına bakıp gülümsüyor ortam gereği. Kahkaha atacak fakat içe doğru yönlendiriyor refleksini naif ahlakından. Abdülvahit Abi bana anlatıyor gibi duruyor velakin Adaşıma mesaj atıyor telefonsuz.

Hakan, aniden Abi diyor “Ustam sadece devletin verdiği 5.400 lirayı hesabıma gönderiyor bana bir kuruş vermiyor. Haksızlık ama bu.”

“Doğru söylüyorsun Hakanım vicdansız günler yaşıyoruz. Sana denk geldi.” Deyince Abdülvahit Abi 960 lara dönerek ayakkabı çıraklığı yaptığı zamana, paralel evrende yani kuantum olarak nakil oluyor. Yaptığı yemenilerden elde ettiği kuruş hesabı üzerinden çile bülbülüm çile şarkısının nakarat bölümüne giriş yaparak Hakanıma belden dalıp supleks atıyor. Daha doğrusu Hakan konuyu kavrayamadan supleks halinde yakalanıyor. Yemeni, kuru ekmek, gaz lambası, at arabası modellemeleri Hakan’da belirsiz sıfat tamlamaları gibi duran örnekler olduğundan; manasız, durgun ve tepkisiz dinleme halini belirtili hale getiriyor.

“Abdülvahit abi, zaman değişiyor malüm birinci cihan harbindeki hal ile 69 ları mukayese etmek biraz zorlama oluyor ya hani o yüzden” dediysem de. Gençlerin 5.400 lirayı beğenmemesi Abimde travmatik bir tepkiye yol açıyor.

Adaşım o esnada Hakan Abi benim motorun lastiğini 400 liraya değiştirdim daha dün deyince; annesi yandan, koltukları 7.000 liraya temizlediler bana aha bu kadar geçirdiler gibi ortamı tetikleyen ama oldukçada komik ve modern bir tarzda kolunu Abdülvahit abiye gösterince kahkahalar arasında kala kalıyoruz.

O ara baktım Alman traşlı Vahit abi olmayan bıyıkları üzerinden terlemeye başlamış, koyu yeşil Samandağ biberinin acı olarak yarattığı hisler ile karışık, yaprak dolmasına uzanırken;

“ Sen hele telefonunu bi göster bakiiimm” dedi ya la.

Hakan Samsung’un ikinci el A serisi olduğunu zannettiğim ana ekranda çatlağı olan 3. Sınıf kabı ile masanın üstünde yerleşik telefonu Vahit abiye sessiz uzattı.

Vahit Abi” daha ne çalışıyor işte” gibi veya o tarzda, o anlamı taşıyan sadece kendi duyabileceği bir desibelde ses ile karşılık verdi.

Ve hepimiz hiç bir şey olmamış gibi kuru patlican dolmalarına yönelerek Rabbimin verdiği nimetlere bir kez daha şükrettik.

Anadolu bu; ya onlar da olmasaydı, değil mi. Karnımız doyuyor ya daha ne isteyelim.