Bu tür ortamlarda müzik kadar, insanlara da odaklanıyorum. Ne tür mü? İşte müzikli eğlence mekânları.

Grup veya toplu alanlarda takınılan tavırlar, kendisi olamayan insanlar dikkatimi çeker. Odaklanmış bakışlardan oluşan güçlü enerjiden hâl ve durum değişimi.

Genç annelerin çocuklar üzerinden duyar kasmaları, kaprisli ruhlar, dengesiz ve denk olmayan çiftlerin manasız ifadeleri, yüzleri.

Yaşlı amcalar ve sakin eşleri ise ayrı bir yazı konusu olur.

"Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini" derken sanatçı, Hacı abi de teessürlü bir bakış oluştururken, Hacı anneler dipsiz kuyularda, tansiyon ve diyabetle mücadelede. E o kadar yersen karbonhidratı, gözlerin rengi elbet şaşacak anneciğim.

Genç erkek grupları ise kuşkusuz en neşeli kümeler; kendiyle meşgul kıymetler borsası. Keramet ortada yok henüz. Tarifi olmayan bir kahkaha tufanı içinde bir o yana, bir bu yana savruluyorlar.

Çocukların, özellikle küçük simaların bir daha hiç hatırlamayacakları hareketli görüntüleri yine genç anneleri tarafından görüntülenerek eşe dosta paslanıyor.
Bir "like", bir yorum veya beklenen bir telefon anı farklılaştırıyor.

“Bugün biraz huysuzuz. Uykumuzu almayınca böyle oluyor.” Huzursuz çocuk sendromu tarif ediliyor burada.

Çoğul birinci kişi adılı ile başlayan yeni nesil anne cümleleri. Yahu bu birinci çoğul şahıs zamiri ne ara bu ada evrildi, onu da bilemiyorum. Bu da yeni nesil Türk dili ve edebiyatı güncellemesi anlaşılan.

Karısına şarkı söyleyen kırmızı kazaklı adam "Al hatıram olsun, armağan olsun sana bu şarkı" derken ne kadar içten.

Oysa kadın, cep telefonundan vakit bulup eşine ani bir refleksi dahi fazla görüyor.

"Unutmak mümkün mü böyle bir aşkı"

"Hatıran yeter" peş peşe geliyor.

Bu ortamlar beni çok mutlu ediyor. Müziğin insanı götürdüğü hafif, sorunsuz, düşüncesiz dünya, benim olmak istediğim yer.

Tüm bu hengâmede düşünmemeyi düşünüyorum. Düşünmemek, hamleleri olmayan bir satranç oyunu bulmak istiyorum.

Ne nedenleri, ne sonuçları... Hiçbiri beni ilgilendirmemeli. İşte oradan yürümeliyim. Hiç durmadan. Durduğumda düşünmekten korktuğum için öyle söyledim.

Ludwig van Beethoven: “Müzik, insanı sonsuzluğa götüren bir vahiydir.”

Demiş; bu da yazılarda artık değinilmeden geçilmeyen bir gereklilik oldu. Konunun önemine binaen özlü bir söz. Hani ben konuya Ludwig kadar sevimli bakıyorum imajı yaratma çabası, yazardan.

İster yaz, ister çiz, ister söyle, ister dinle. İnsan bir şekilde düşünmeden edemiyor halimizi ve hâletiruhiyemizi. Bir de müziğin ulaştırdığı ruhani tedavi, rehabilitesini…