Zemin, Reis’in ‘pas oyunu’ üzerine kurulu oyun anlayışına yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri.
Çözemedi yönetenler bu sorunu bir türlü.
Nereden bakarsanız bakın, garabet bir durum bu.
O halde, Reis’e başka şeyleri de deneme zarureti doğuyor otomatikman.
Selefi Gisdol bir kutup yıldızı olabilir onun için.
Gisdol’un topu eveleyip gevelemeden direkt geçiş üzerine kurulu oyunu ile iç sahada ne denli başarılı olduğunu biliyoruz hep birlikte.
Bir ‘B Planı’ arıyorsa eğer Reis, ülkedaşına baktığında rahatlıkla görebilir bunu. Zira o da görüyordur ki, evdeki zemin, onun oyun anlayışının önündeki en büyük engel.
Niyesini benim de merak ettiğim bişey var: Marius’da yokken, hazır olmayan Emre’yle oyuna başlamak ne kadar doğruydu?
Emre’nin hazır olmadığı gün gibi ortadayken, Reis’in bu tercihinin tartışılabilir olduğu söylenebilir. Ntcham ve Benhasser’ın standartlarının altında olmaları Marius’un yokluğuyla da ilintili.
Kopukluklar vardı, bağlantı zayıftı! İşte Marius bunun için önemliydi. Bir başka ifade ile yokluğu bu bağlantıya engeldi.
Değişiklikler sonrası oyunu rakip kaleye yıkmış, belli bir ritim yakalamışken takımı, Holse’yi kenara alması da ilginçti Reis’in.
Bir fren işlevi yaptı bu değişiklik. Öte yandan, penaltı beklentileri hakemler gibi beni de çok ikna etmedi. Ama bu, hakemin kötü bir yönetim gösterdiği gerçeğini değiştirmez.
Oyunu bu denli soğutma gayretindeki Konyalılar’a gösterilen tahammülün kabul edilebilir bir yanı yok. Hakemler oyunu oynatmak için var.
Avrupa’nın 5 büyük ligine bakarsanız eğer, hakem nasıl olmalı sorusuna da cevap almış olursunuz. Son olarak şu: Paniğe girip iyi yaptığımız şeyleri de yok etmeyelim.
Karalar bağlayacak bir durum yok.