gunaydinsamsun.com yazarı Celil Sağır, Markus Gisdol performansını ve geleceği ile ilgili soru işaretlerini kaleme aldı.

Geldiği günden beri hiçbir serzenişte bulunmayan, elindeki malzemeye göre olabilecek en iyi yemeği yapmaya çalışan, sadece kafasında futbol düşünen bir profil çizdi bize Markus Gisdol…

Sportif menajerin yapması gereken (Yönetim-Futbolcu-Hoca),kendisinin de dahil olduğu bu üçgeni kontrol altında tutuşu, duruşu ile taraftarı da içine almak gibi bir misyonu da üstlenişi alışık olmadığımız durumlardı.

Ha elbette eksileri de vardı.

Mesela, hocamızın futbol anlayışında tamamen skora odaklı bir oyun tarzı, koşan mücadele eden, coşkulu oynayan, seyircinin agresifliğini saha içindeki futbolculara hissettiren bir futbol anlayışı ile görselliği bir kenara itti.

Gözlemlediğim kadarıyla, kreatif oynayan, göze hoş gelen futbol oynamak isteyen sporcuları çok fazla ön planda tutmadı.

Daha çok oyunu iki yönlü oynayanlarla yola devam etmek isteyen bir hoca anlayışı sergiledi.

Tabi ki bunun artıları eksileri muhakkak oldu. Özellikle bir bakın yendiğimiz maçlarımıza.

10 üzerinden 7-8 vereceğin oyuncu sayısı bir ya da ikiyi geçmemesi, böyle kadrolarda takım oyununun ne  kadar elzem olduğunu gosterdi.

Bu anlayış zaten bu seneyi kurtardı.

 Gelelim önümüze bakmaya...

Bu sene bu takımın kesinlikle düşmeyeceğini söyleyen azınlıktan biriyim.

Ama önümüzdeki sene ne olur.

Transfer yasağımız kalkmaz ise büyük soru işareti olur arkadaş.

Niye soru işareti?

Bu sene hocanın gelmesiyle potansiyellerinin üzerinde oynayan bir futbolcu grubu izledik.

Bu durum hep böyle olmaz.

Mutlaka yetenekli elemanları da kadroya katmak gerek veyahut devre arası aldığın ve de hala bir katkıda bulunduramadığın elindeki oyuncuların mutlaka kapasitesini yükseltmek gerekecek.

Hocamıza ben dahil herkes övgüler diziyoruz.

Elbette ki bir hava getirdi, bir oyun stilini aşıladı takıma (önde basan, ikinci ve dönen toplara tekrar sahip olan ve coşkulu oynayan) amaaa...Çok beklenti içinde olduğumuz, ara transferde aldığımız elindeki futbolcuların bir türlü kalibrelerini yukarı çıkartamaması sıkıntı.

Dışarıda Samsunspor tarihinin en kötü puan ortalamasını tutturması sıkıntı.

Elinde ki oyuncuların potansiyellerini, ne verebileceklerini bir türlü çözemeyişi ve geç idrak edişi (Bola gibi, haftalarca oynatılmayan Drongalen gibi, Kingsley gibi vs) sıkıntı.

Bir hoca için en önemli özellik takımını oynayacağı maça göre iyi hazırlamak ve ona göre taktiğini uygulamak.

Madem ben dahil senin bu takıma büyük renk, hava ve özellikle iç sahada istikrar getirdiğini söyleyen bir kitle isek, bu kitleye bir hocanın deplasmanlarda nasıl bir taktikle maç kazanacağını göstermesi gerek diye düşünüyorum.

İçeride ayrı dışarıda ayrı bir futbol, insanların kafasında acaba ‘taraftarlar mı yoksa teknik heyet mi’ maçlara direkt etki ediyor sorularını düşündürmeye başlar arkadaş.

Artık bu sene bu kaygıları bir kenara atıp bir an önce hoca durumunu netleştirmek gerek.

Kalacak mı gidecek mi?

Hoca açısından da zor bir karar.

Zorluk şu. Kendisinin bile beklemediği bir performans koyan takım, limitlerini zorlayan bir takım, acaba normale döndüğünde bir de transfer yasağı sıkıntısı devreye girdiğinde ne olur diye mutlaka düşünür arkadaş.

Her ne kadar Samsunspor'umuza nefes aldırdı ise de kendisi bu nefesin daha fazlasını içine çekti, havasını aldı.

Bunu kaybetmek istemez, Samsunspor’un da kendisine inanılmaz bir kariyer verdiği de kesin.

Şimdi üç seçeneği var.

Kariyer, vefa, para…

Kariyerini düşünüp gidebilir, vefayı düşünüp kalabilir, parayı düşünüp pazarlık yapabilir.

Her üçü de kesinlikle uzak bir ihtimal değil.

Şimdilik benden bu kadar.

Saygılar, sevgiler benim güzel vefalı Samsunspor'um..