Academic Hospital Yönetim Kurulu Başkanı Kadın Hastalıkları, Doğum ve Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak, Samsun E-Dergi’mizin sorularını yanıtladı.

Yaşamınızda hekimlik kariyerine başlamadan önceki dönemi bize anlatabilir misiniz?

Anne tarafı Rizeli, baba tarafı Trabzonlu olan bir aileye sahibim. Hem anne hem de baba tarafım Birinci Dünya Savaşı sırasında, “muhacir” olarak İstanbul’a göç ediyorlar. Babamın babası olan dedem Halil Uzuner, İstiklal Madalyası sahibi bir Çanakkale gazisi… İstanbul Büyükdere’de çok çalışarak, önce ufak bir motor işletiyor. Bu işte çok başarılı oluyor ve armatörlüğe kadar yükseliyor. Babaannemle evlendikten sonra Kısıklı’ya taşınıp burada beyaz bir köşk satın alıyor. Annem de meyve bahçeleri içindeki bu köşke gelin geliyor. Biz beş kardeş, bu köşkte, ‘home delivery’ (evde doğum) ile dünyaya geldik. Bu köşkün bahçesinde babam bize beş ev yaptı. Şimdi tüm kardeşlerimle ve çocuklarımızla bu evlerde halen hep birlikte “komşuculuk oynayarak” yaşamaya devam ediyoruz.

Küçük yaşlarda mı hekim olmaya karar vermiştiniz?

Hayır, benim hayalim çok başkaydı. Daha küçük yaştayken de okumak en büyük merakımdı. İlkokul yaşlarından itibaren ağabeyimin Hayat Ansiklopedisi’nin, 10 cildini baştan sona okumuş, 16 yaşına geldiğimde bütün klasikleri bitirmiştim. Çamlıca İlkokulu’ndan sonra Üsküdar Kız Lisesi’ni okul birincisi olarak bitirdim. Dönem birinciliği rekorum 9.75’ti ve uzun yıllar kırılamadı. Çok çalışkan bir çocuktum.

Ağabeyimin de makine mühendisi olarak bitirdiği Boğaziçi Üniversitesi’nin İşletme Fakültesi’ni bitirmeyi ve iş kadını olmayı hayal ediyordum. Ama babam “Kesinlikle olmaz, ilk sıraya tıp yazacaksın’ deyince onu kıramadım ve tıp fakültesini yazdım.

zehra-nese-kavak-5

Hekimlik kariyerinize nasıl adım attınız ve nasıl ilerlediniz?

1980 senesinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdim ve tıp alanını içinde “insan” olduğu için çok sevdim. Beşinci sınıf sonrasını Cerrahpaşa Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nün polikliniklerinde çalışarak geçirdim. Kadın doğumun dinamizmi ve cerrahisi beni cezbetti. Cerrahpaşa’daki muayene odalarında hastayı hazırlayıp, asistana bilgi verirdik ve ilk doğumu da o stajlarda gördüm. Cerrahpaşa’dan 1986 senesinde mezun oldum. Bir yıl Düzce’nin Köprübaşı Köyü’nde mecburi hizmet yaptım, bu dönem Türkiye’yi tanımak açısından çok kıymetli bir dönemdi. Ardından Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) girdim. Kadın doğum ihtisasımı, o dönem Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda (TUS) en yüksek puanla alan kadın doğum hastanesi olan Zeynep Kâmil Hastanesi’nde yaptım. Burada günde 150 doğum yapılıyordu, meslekle ilgili her şeyi orada öğrendiğimi söyleyebilirim. Buradaki dört yılın ardından mezun olup uzman doktor oldum ve Marmara Üniversitesi dönemim başladı.

 Marmara Üniversitesi döneminde çok önemli işlere imza attığınızı biliyoruz, o dönemi sizden dinleyebilir miyiz?

Kariyerimde en önemli başarım Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanlığı’dır; çünkü o dönemde kadın olarak herkesten daha çok çalışmak zorundaydınız… Üniversite hastaneleri arasında ilk kadın başhekimiydim. 38’imde profesör ve üniversite hastanesi başhekimi, 39’umda kadın doğum anabilim dalı başkanı oldum. Kadın olduğunuz için herkes hata yapmanızı bekliyor. Özellikle cerrahi dallarda kadınlara karşı olan dirençle mücadele ettim. Bu ön yargılara rağmen Ana Bilim Dalı Başkanı olmayı başardım. Halen gururla andığım işlere imza attım. Kadın doğum kliniğini bağışlarla baştan sona yeniledim. Bütün engellemeleri dirençle ve kararlılıkla aştım. Marmara Üniversitesi Başhekimliğim 2005’e kadar dört sene sürdü. Bu süre zarfında 2001 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Perinatoloji Ünitesini de kurdum.  Bu dönemde yurtdışındaki bilimsel organizasyonların yönetimine seçildim. Hem idarecilik hem de akademik çalışma yapıyordum. 2014 senesinde Marmara Üniversitesi’nden ayrıldım, 2014’ten bu yana da Academic Hospital’ın Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum.

zehra-nese-kavak-4

Kariyerinize dönüp baktığınızda en çok gurur duyduğunuz anlar neler?

Perinatoloji yani yüksek riskli gebelikler üzerine uzmanlığa sahibim. Hayatımın nereden baksanız otuz küsur yılını bu alanda çalışmaya adadım. Tüm kadınlar adına gurur duyduğum birkaç noktayı vurgulamak istiyorum; birincisi, Türkiye’deki ilk TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) sınavına girenlerdendim. 2001 yılında 38 yaşında profesör oldum, on gün sonra da başhekimlik görevime atandım. Herhalde Türkiye’nin en genç başhekimlerinden birisi oldum. Dünya Bilim ve Sanat Akademisi Üyesi, Dünya Perinatoloji (Gebelik Bilimi) Akademisi Üyesi ve bu akademiye Türkiye’den seçilen ilk Türk doktor, dünya çapında altı uluslararası bilimsel kuruluşun yönetim kurulu üyesiyim. Academic Hospital Yönetim Kurulu Başkanı, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı’nın eski başkanı ve Marmara Üniversitesi Hastanesi’nin eski başhekimiyim. Yurt dışında perinatoloji alanında ülkemi pek çok kez temsil etmiş olmak benim için en büyük mutluluk ve gurur kaynağıdır. 112 kez dünyanın çeşitli ülkelerine perinatoloji ile ilgili uluslararası toplantılarda konuşma yapmak üzere davet edildim. Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmış 200’e yakın makalem ve bu makalelere yapılmış binden fazda atıfım var. 2007 tarihinde misafir profesör olarak ders vermek üzere New York Cornell Üniversitesi’ne davet edildim ve Lecturer Professor olarak ders verdim. Ama bunların hiçbiri kolay olmadı. Cerrahi branşlarda kadın olarak var olmak çok zor. Hiçbir yere kolay gelinmiyor. Bu, uzun soluklu bir yaşam maratonu; çok çalışma, sabır, azim ve sevgi gerektiriyor.

Kadın Olmak ve Ötesi kitabınız hakkında neler söylemek istersiniz? Kitabınızı merak edenler okuduklarında nelerle karşılaşacaklar?

Bugüne kadar birçok ulusal ve uluslararası bilimsel derginin yayın kurulunda görev yaptım, onlarca bilimsel kitapta makalelerim, araştırmalarım yayımlandı. İspanyolcaya da çevrilmiş bir İngilizce tıp kitabım var. Ayrıca İngiltere ve Amerika ağırlıklı olmak üzere yurtdışında basılmış 20’ye yakın tıp kitabında bölüm yazarlıklarım var. Ama bugüne kadar topluma yönelik bir eser yazmaya fırsat olmamıştı. Kadın Olmak & Ötesi, topluma yönelik yazmış olduğum ilk eserim. Toplumu kadın sağlığı konusunda bilgilendirmenin yanı sıra gelecek kuşaklara böyle bir miras bırakmak istedim. Kadınların geleceğimiz, yarınlarımız olduğuna inanıyorum. Bu nedenle de son olarak kadın sağlığına yönelik çok kapsamlı bir kitap hazırladım. Kadın Olmak & Ötesi, toplam 17 bölümden oluşuyor. Ergenlikten menopoza, ilk jinekolojik muayeneden doğuma, riskli gebelikten doğum kontrolüne kadar kadın sağlığına ilişkin tüm bilgileri toplumumuza aktarmaya çalıştım. Tüm evlerin kütüphanesinde bulunması gereken, ailelerin başucu rehberi olma niteliği taşıyor. Sağlıklı ka­dınlarla güçlenen, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir dünya çok daha mutlu ve yaşanılabilir olacaktır. Bir kadın doğum hekimi olarak otuz yıllık birikimi aktardığım bu kitabımın güçlü ve sağlıklı kadınlar hedefimize, toplum bilincinin oluşmasına katkıda bulunmasını umuyorum.

Peki, akademik ve iş yaşamı başarılarla dolu örnek bir Türk kadını olarak, ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Sadece bizim coğrafyamızda değil, tüm dünyada kadın olmak zor. Aynı zamanda Türkiye İş Kadınları Derneği'nin (TİKAD) Başkan Yardımcısı olarak da gözlemliyorum; kadınların toplumsal yaşamda hak ettiği yeri alması için yapmamız gereken çok şey var. Ama şundan emin olun ki kadınların ellerindeki imkânlar alınmazsa, güçleri her şeye yeter!  Hayata yeni atılmaya hazırlanan gençlere tavsiyem ise; hiçbir zaman para ve mevki için çalışmayın. Her zaman başarı için çalışın. Başarı odaklı olursanız bu size parayı da mevkiyi de getirir. Ayrıca gençlere önerim, ülkelerini çok sevmeleri ve ülkelerinde kalmalarıdır. Türkiye’de çalışıp adınızı dünyaya duyurabilirsiniz.

zehra-nese-kavak-3

Yoğun bir iş temposunda hayatınızdaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Öncelikle şunu vurgulamak isterim; işini aşkla yapan biriyim. İnsanlığa faydam olduğunu düşünmenin ve bu doğrultuda çalışmanın bana mutluluk verdiğini söylemek isterim. İşini severek yapan biri için ne kadar yoğun tempoda çalışırsanız çalışın, günün sonunda eve döndüğünüzde hissettiğiniz şey huzur oluyor. Bir bebek dünyaya getirmek çok büyük bir haz. Hastalarımın yüzde doksanının kız bebeklerine benim adımı verdiğini görmek, bu sevgiye layık görülmek en büyük mutluluk.

İdeal anne olma yaşı konusunda birçok uzman tarafından görüş ayrılıkları yaşanıyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Fizyolojik olarak ideal anne olma yaşı 20 ila 35 yaş arası olsa da hemcinslerime her zaman şunu söylerim: Hamilelik için, kendinizi hazır hissettiğiniz an en uygun zamandır. Bir kadının anne ola­bilmek için yalnızca bedensel olarak hazırlığı yeterli değildir. Psikolojisini, sosyal hayatını ve hatta kariyerini de bu dönem için hazırlamalıdır. Günümüz kadınlarının kariyer hedefleri olduğundan, anne olma yaşı da giderek gecikiyor. 20 yaşında bir kadının eşiyle düzenli cinsel ilişki yaşıyorsa, bir yıl içerisinde hamile kalması beklenir. 35 yaşındaki bir kadında bu oran belirgin olarak azalır. 45 yaşındaki bir kadının ise ancak yüzde 20 kadar şansı vardır. Çiftler bir sene bebek sahibi olamıyorsa mutlaka bir doktorun danışmanlığında hareket etmeliler.  

 Çocuk büyütmek, kariyer yapmayı güçleştirir mi?

Kadın Olmak & Ötesi kitabımda da yazdığım gibi; özen gösteremeyeceğimiz çocuğu doğurmamak gerektiğine inanıyorum. Annelik bir tercihtir ve eğer anneliği tercih ediyorsanız anneliği yaşamanız lazım. Kariyer yaparken ‘araya çocuk da sıkıştırayım’ telaşını benimsemiyorum. Çocuk yetiştirmek aceleye gelecek bir konu değil; zaman, özen ve emek ister. Bu nedenle kadınların yoğun bir şekilde çalışırken, ‘bu arada çocuk da olsun’ yaklaşımlarını doğru bulmuyorum. O zaman hamilelik süreci çok aceleye geliyor ve risk oranı yükseliyor. Öte yandan kariyerinde ilerlemek isteyen bir kadını anneliğe mahkûm etmek de hayallerini gerçekleştirememiş bir insan olarak yarım bırakıyor. Her zaman bunun eksikliğini hissediyor. Anne olmak isteyen bırakın olsun, doya doya yaşasın… Kariyer hayali varsa da kariyerinde ilerlesin.

 Hamileliğe hazırlık için neler yapmalı?

Hamilelik 40 hafta sürecek bir serüvendir! Planlı hamileliği tercih ederiz ama plansız hamileliği de ka­dınlar düzenli kontrollerle, doktorlarının yönlendirmesiyle son derece sağlıklı geçirebilir. Hamileliği planlayan kadın­lar, en az 2-3 ay öncesinde bir kadın doğum hekimine başvurup genel ve jinekolojik muayene yaptırmalı. Bu kontroller içerisin­de, anne adayının kan tetkik­leri büyük önem taşır. Genel sağlıkla ilgili kan sayımı, tiroit testleri, şeker taraması, He­patit B, C, HIV ve kızamıkçık açısından kontroller sağlan­malı. Vitamin D ve B12 seviyelerinin de kanda kontrol edilmeli, eksiklik varsa takviye yapılmalı. Eğer annenin kan değerlerinde kızamıkçık bağışıklığı yok­sa, gebelik öncesi kızamıkçık aşısı planlanmalı. Çünkü eğer hamilelikte kızamıkçık hastalığı geçirilirse; bebekte ağır seviyede problemlere yol açabilir. Kızamıkçık aşısının planlı gebelikten 6 ay gibi bir süre öncesinde yapılmasın­da yarar vardır. Bu dönemde, anne adayının alışkanlıklarını gözden geçirmesi, sigara ve alkol kullanıyorsa bırakması, ağır, stresli bir iş hayatı varsa bunu organize etmesi gerekir. Korunmayı bıraktıktan sonra, olası bir hamilelik durumuna karşı her türlü ilaç kullanı­mında ve radyolojik tetkikler­de dikkatli olmalı ve günlük 400 mcg folik asit kullanımına başlanmalı.

Gebelik süresi, fiziksel ol­duğu kadar psikolojik de bir süreçtir. Anne adaylarının ge­beliğin başında doktorunu ve doğum yapacağı hastaneyi be­lirlemesinde fayda var. Doktorunuza ve hastaneye gü­venmeniz size hamilelik döneminizde kendinizi daha rahat hissettirir.

Doktor takiplerinin yanı sıra, gebelikte doğum hazırlık kurslarına katılmak, nefes eg­zersizleri ve hamilelik pilatesi gibi aktiveler de doğumun daha mutlu ve başarılı geç­mesi için yardımcı olur.

zehra-nese-kavak-2

Gebe olduğunu öğrenen bir anne adayı doktor kontrolüne ne zaman başlamalı? Gebelikte rutin kontrollerin önemi nedir?

Gebelik tanısı konulur konulmaz anne adayı en kısa zamanda bir kadın doğum he­kimine başvurmalı. Çünkü bu dönemde oluşa­bilecek birtakım problemler (dış gebelik, düşük tehdidi, mol gebeliği vb) ancak jineko­lojik muayeneyle anlaşılabilir. Öte yandan gebelikte, tarama testlerinin gebelik dönemlerine göre zamanında yapıl­ması sağlıklı bir hamileliğin olmazsa olmazıdır. Anne karnındaki bebe­ğin sağlığını kontrol etmek için hamileli­ğin başından itibaren yapılacak tarama testleri büyük önem taşır. Bu testlerin belli tarihlerde yapılması gerektiği için, hamileliğin başlangıcın­da test takvimini anne adayı tarafından planlanmalı. Tarama tes­tlerinin yanında hamilelikte en sık görülen kromozom ano­malisi olan Down Sendromu ve diğer kromozom hastalık­ları tespiti için bebeğin içinde bulunduğu sıvı ortamdan ör­nek alınması (Amniyosentez), bebeğin eşi plasentadan doku örneği alınması (CVS-Koryon Villus Örneklemesi) ve Kor­dosentez gerekebilir.  Deneyim gerektiren bu test­lerin uzman ellerde yapılması riski azaltır.

Riskli gebelik nedir, hangi sorunlar “yüksek risk” faktörü içinde değerlendirmeli?

Hayatımızın en mutlu dönemi olan gebelik sürecini en iyi şekilde tamamlamak için düzenli kontrol şart. Gebelik döneminde kimi zaman küçük belirtilerle ortaya çıkan, kimi zaman da sessiz sedasız ilerleyen sorunlar söz konusu olabiliyor. Çeşitli faktörler yüzünden gelişen bu durumlara riskli ya da yüksek riskli gebelik deniyor. Gebelikte yüksek risk yaratabilecek sorunlar tüm gebeliklerin yaklaşık yüzde 6-8’inde karşımıza çıkmaktadır. Şayet anne adayı 18 yaşın altında ya da 35 yaş üstündeyse, çok zayıf ya da çok şişmansa, anne adayı ve baba adayı arasında kan bağı varsa, anne adayı herhangi bir sebeple ilaç kullanıyorsa, sigara ya da alkol tüketiyorsa, tekrarlayan düşük geçmişi mevcutsa risk faktörü artmaktadır. Risk faktörü yaratacak sorunlar gebelikten çok önce var olabileceği gibi ilk bulgularını gebelik sırasında da verebilmektedir. Bazı durumlar ise gebeliğe özgü olup sadece devam eden bir hamilelik sırasında ortaya çıkarak anne ve bebekte risk yaratabilmektedir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler bazı durumlarda, hamile anne adayının ve anne karnındaki bebeğin sağlığını tehdit etmenin ötesinde hayatları için gerçek bir risk oluşturabilir. O nedenle riskli ya da ve yüksek riskli gebeliklerin, kesinlikle bir riskli gebelik uzmanı yani perinatologlar tarafından takip edilmesi gerekir.

Günümüzde kadın hastalıkları ve doğum alanındaki yeni gelişmeler, teknolojiler anne ve bebek sağlığı açısından nasıl avantajlar sağlıyor?

Modern tıp yöntemleri saye­sinde, hamilelikte olabilecek hastalıkları çok daha önceden belirleyebiliyoruz. Çok erken dönemden itibaren bebeği ta­nıma olasılığımız yükseliyor. Anomali görülme sıklığı ileri yaşta artsa da bizim bebeğe müdahale edip erken dönem­de problemleri ortaya koyma imkânlarımız fazlalaştı. Eskiden 35 yaş üzeri riskli görüldüğü için testler bu yaş grubundaki anne adayları ile sınırlandırılmıştı. Ama artık hamile kalan bütün kadınla­rın ikili testi, üçlü testi, detaylı ultrasonografiyi ve gerekirse bebeğin kalbine özel olarak bakılan ‘fetal eko’ dediğimiz araştırmanın da 22-24. hafta­lar arasında yapılmasını öneri­yoruz. Sağlıklı bir toplum için bu testlerin büyük önemi var.

Peki, yapay rahimler, bebeğin göz rengini belirleme gibi gelişmeler de oluyor, bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tıp alanındaki gelişmeler bize erken teşhis ve tedavi konusunda çok büyük avantajlar sağlıyor. Ancak insan vücudunun aşırı teknolojiye uygun yaratılmadığını düşünüyorum. Sürekli radyasyona maruz kalmak, yapay beslenme şekilleri, hareketsizlik bize zarar veriyor. İnsan vücudunun bu kadar modernleşmeye, sınırsız evrime yetişemediğini gözlemliyorum. Tüm bu ısmarlama tedaviler, hormon ilaçları bir yandan da kansere davetiye çıkarıyor. Oysa bunların yerine vücuda iyi bakmak, iyi beslenme çok daha önemli. Örneğin; hamilelikteki beslenmenin etkisiyle çocuğun doğduğu anda bakışı, duruşu, ensesini tutuşu bile farklı oluyor. İyi beslenme çok önemli.”

Gebelikte beslenme konusunda önerileriniz var mı?

Sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez öneme sahip olan dengeli ve sağlıklı beslen­me, hamilelikte daha da önemli bir hale gelecektir. Çünkü artık doğacak bebeğiniz için de besleniyor olacaksınız. Pro­tein, karbonhidrat ve yağ açı­sından dengeli bir beslenme planı uygulanmalı. Hamilelikte alınacak ideal kilo miktarı 12-14 arasında olmalı. Gün­de en az 8 bardak su içsinler. Yemeklerini günde en az üç öğün şeklinde düzenli yemeye çalı­şsınlar. Düzenli ve dengeli şekilde sebze ve meyve tüketsinler. Böylece bağışıklık sistemini güçlendirerek, bulaşıcı hastalıklara karşı savunma güçlerini artırırlar.

Hamileliğin ilk ayları çok önemlidir. Bebeğin organları bu dönemde oluşumunu ta­mamlar. Hamilelik döneminin başlan­gıcından itibaren Omega-3 kullanımı tavsiyesinde bulu­nuyoruz. Omega-3 tableti alırken, balık yemeyi de sakın ihmal etmesinler. Omega-3’ten zen­gin, keten tohumu, semizotu, yeşil yapraklı sebzeler, ceviz, fındık bol miktarda hamilelik­te ve öncesinde tüketilmelidir. Magnezyum hem anne hem de bebeği için önemli. Ispanak, kabak, balık, yeşil fasulye, avokado, muz, ayçekirdeği, kaju gibi gıdalar magnezyum açısından zengindir. Ayrıca doktorlarının kontrolünde kürler şeklinde de magnezyum alabilirler. Hamilelik boyunca D vitamini takviyesi almakta fayda var. Yanı sıra çinko, folik asit öneriyoruz. Selenyum, A, B, B12, D ve E gibi vitamin ve mineraller de bağışıklık sistemini güçlendirir; bunları anne adayları doktor kontrolünde gerekli ölçülerde alınmalı.

Yeni ve yakın zamanda gerçekleştirmek istediğiniz projeler neler?

Academic Hospital, Marmara Üniversitesi kökenli hocaların kurduğu ve kendi kültürü olan bir hastanedir. Kurulduğumuz 1997 yılından bu yana İstanbul Üsküdar’da faaliyetlerimizi kesintisiz olarak sürdürüyoruz. Academic Hospital olarak çeyrek asırdır olduğu gibi bundan sonra da yaşadığımız topraklara değer katmayı hedefliyoruz. İstanbul'un Avrupa Yakası'nda da bir hastane açma planımız var. Levent-Etiler hattında düşündüğümüz bu yatırım için görüşmelerimiz sürüyor. İstanbul’un en gözde semtlerinden Bağdat Caddesi’nde bir klinik, tıp merkezi açmak için çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor; neredeyse son aşama geldik, çok yakında hizmete sunacağız. Son olarak da Academic Health Sağlıklı Yaşam Merkezi’ni hizmete sunduk. Bu merkezimizde yoğun koşturmaca yaşadığımız bu çağda, insanlara daha sağlıklı olmaları, bağışıklık sistemlerini artırmaları için büyük bir özenle en yeni tedavi yöntemlerini sunuyoruz. Sağlıklı Yaşam Merkezimizde; ozonterapiden glutatyona, kayropraktiden osteopati uygulamalarına kadar çok geniş bir yelpazede en yeni tedaviler, deneyimli doktorlarımızla beraber, hastanemizin güvenli ortamında sunuluyor.