Samsunspor Taraftarının Tepkisinin Adresi Yanlış mı?

Baştan söyleyeyim: Başakşehir mağlubiyeti sonrası bu takım ne yuhalanmayı ne de bu ölçüsüz tepkiyi hak etti.

Üç günde bir maç oynayan, uzun uçuşlar yapan, Avrupa temposuyla lig temposunu aynı anda taşıyan bir takımdan söz ediyoruz.

Üstelik bu yoğunluğun içine yanlış seyahat planlamaları da eklenmişken… Böyle bir tabloda alınan bir yenilgi futbolun doğasında vardır.

Bu takım yorgun.
Hem fiziksel olarak yorgun, hem mental olarak yorgun.

Ama hafızamız bu kadar mı kısa?
Bu oyuncular bize geçen sezon lig üçüncülüğünü getirdi.
Bu teknik ekip Samsunspor’u Avrupa sahnesine taşıdı.
Daha birkaç hafta önce kaleci Okan milli takıma alınmadı diye isyan eden de bu tribünlerdi.

O halde soruyu doğru sormak gerekiyor:
Tepki kime?

Üç günde bir maç oynayan futbolcuya mı?
Yetersiz kadroyla sahaya çıkan teknik direktöre mi?

Hayır.

Tepki;
“Üç kulvarda yarışacağız” deyip iki ayrı 11 kurmayanlara gösterilmeli.
Sezon başında kadro derinliğini oluşturmayanlara gösterilmeli.
Günlerce bekleyip bunu bazı oyuncuları “transfer başarısı” gibi sunan anlayışa gösterilmeli.

Bu oyuncular makine değil. İnsan.
Yorulurlar, formsuz olurlar, düşerler.
Buna rağmen sahada ellerinden geleni yapıyorlar.

Ama işte tam bu noktada, Samsunspor İcra Kurulu Üyesi Zafer Erdoğan’ın yaptığı açıklama, kelimenin tam anlamıyla talihsiz olmuştur.

Gazetecileri hedef alan, eleştiriyi “felaket tellallığı” diye yaftalayan, “susun” noktasına getiren bir dil; Samsunspor’a yakışmaz.
Basın; kulübün düşmanı değil, hafızasıdır.
Gazeteciler; yönetimin günah örtüsü değildir.

Kendi eksiklerini konuşmak yerine gazetecileri hedef göstermek, başarısızlığın üzerini örtemez.
Motivasyonu düşüren eleştiri değil; plansızlıktır.
Takımı yoran yazılar değil; dar kadrodur.

Gülsan’da Yıkılan Sadece Binalar Değil, Eski Alışkanlıklar

Şehrin başka bir köşesinde ise, Samsun adına umut veren bir tablo var.

Canik’te yıllardır kentsel dönüşüm bekleyen Gülsan Sanayi Sitesi’nde ilk yıkımın gerçekleşmesi, sadece fiziki bir dönüşüm değil; zihniyet dönüşümüdür.

Toybelen’e taşınma süreci, uzlaşma oranlarının yüzde 75’e ulaşması, Kentsel Dönüşüm Ofisi’nin aktif çalışması…
Bunlar Türkiye’de pek alışık olmadığımız, “konuşarak dönüşüm” örnekleridir.

Üstelik bu proje, İstanbul’da düzenlenen Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Zirvesi’nde “En İyi Sanayi Dönüşümü” ödülünü aldıysa, burada doğru bir iş yapıldığını teslim etmek gerekir.

Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan’ın “Bu sadece bir proje değil, şehrin geleceğini değiştirecek bir adım” sözü de tam olarak bunu anlatıyor.

Gülsan’da yıkılan sadece eski binalar değil;
Plansızlık, düzensizlik ve erteleme alışkanlığıdır.

{ "vars": { "account": "PASTE_ANALYTICS_ACCOUNT_ID" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }