Barcelona ile Inter’in karşı karşıya geldiği UEFA Şampiyonlar Ligi yarı final ilk randevusu, kağıt üstünde bir taktik savaşı olmayı vaat ediyordu belki ama sahada yaşananlar bambaşka bir hikâyeye dönüştü. 3-3’lük skor, sadece tabelayı değil, oyunun içindeki çılgınlığı da özetliyordu.
Maçın henüz 30. saniyesinde Inter’in Marcus Thuram’la bulduğu gol, gecenin tonunu belirledi. Katalan savunmasının konsantrasyon eksikliğini iyi değerlendiren Thuram, adeta “biz buraya finale gelmeye geldik” dedi. Inter, 21. dakikada Dumfries ile farkı ikiye çıkardığında, Barça tribünlerinde kısa süreli bir soğuk rüzgar esti. Ancak işte tam bu anda devreye futbolun güzelliği girdi.
Sahne, henüz 17 yaşında olmasına rağmen bir devin yükünü omuzlayacak cesarete sahip Lamine Yamal’a kaldı. Genç yıldız, 24. dakikada Barcelona'nın geri dönüş ateşini yaktı. Ferran Torres ile gelen eşitlik golü, Barça’yı bir anda maça ortak etti. Oyunun o bölümünde topa hükmeden, alanı genişleten ve Inter’i kendi ceza sahasına hapseden bir Barcelona izledik.
İkinci yarıya Inter yine akıllıca başladı. Dumfries’in ikinci golüyle 3-2 öne geçen Simone Inzaghi’nin öğrencileri, oyun disiplininden taviz vermemeye çalıştı. Ancak Raphinha’nın şutu, Sommer’a çarpıp ağlara gidince skor tekrar eşitlendi. Geride kalan dakikalarda iki takım da kazanmaya çalıştı ama daha fazla gol çıkmadı.
Kazanamamak mı, Kaybetmemek mi?
Barcelona için bu maç, gençlik ve hücum gücünün zaferi değilse bile potansiyelinin güçlü bir işaretiydi. Lamine Yamal’ın 100. maçında gösterdiği özgüven, sadece bir golle değil, bir karakter gösterisiyle de hafızalara kazındı. Inter cephesinde ise pragmatizm ve disiplin yine kendini gösterdi. İtalyanlar için bu sonuç, deplasmandan alınan değerli bir beraberlik olarak tarihe geçti.
Şimdi gözler 6 Mayıs’taki San Siro rövanşında. Ancak şunu çok net söyleyebiliriz: Barcelona'nın gençliği ve Inter’in deneyimi, futbolun neden bu kadar sevildiğini bir kez daha ispatladı. Bu yarı final, sadece kazananı değil, futbolun anlamını da yeniden yazacak gibi duruyor.