Yunus’u tartışmaya açmaktan değil bu, şaşırtıcı görülmesinden. İnsanın aklına şu geliyor her şeyden önce: Burada bir planlama hatası mı var?
Hoca da söz etti maç sonu. “İdeal bir 6’mız yok” dedi. Bence doğru cümle şu olmalıydı: Bennasservari bir 6’mız yok.
Sahadaki 11, topa hükmedebilecek bir 11 gibi durmuyor net olarak. Zeminin azizliği de etken buna elbet. Emre ve Sousa’sız pas oyununa dair sorun daha da derinleşiyor.
Oyun kurucu bir kenar oyuncunuz olmadan sahadaysanız eğer, ‘bekleme oyunu’ daha yatkın duruyor saha içi planda. Topu gerekiyorsa rakibe vererek, kapılan toplar ile topu eveleyip gevelemeden direkt gol arayışına yönelik bir plandan söz ediyorum. Nihayetinde bu oyun, elindeki oyuncu yapısına göre bir oyun tercih etmek üzere kurgulanması gereken bir oyun değil mi?
Anlamlandıramadığım şeylerden biri de şu oldu:
Oyunun 2-1’e gelmesinin ardından, rakibin gol için gelecekken takımının atletizmi en yüksek oyuncusu niye kenara alınır? Bu tür oyuncuların varlık nedeni, geniş ve boş alan.
Coulibaly için en uygun ortam oluşmuştu halbu ki, o dakikaya kadar kötü oynasa da…
3-2 sonrası kalan kısa dilimde gördüklerimizi iyi okumak lazım. Net bir özgüven kaybı gözlendi. Telaştan elleri ayaklarına dolandı Samsunsporlu oyuncuların. Sanki oyuncuların ayaklarına pranga bağlanmıştı. Korku tüneline girmiş gibi bir halleri vardı. Takımın ruh hali bundan daha net ifşa olamazdı.
Her şey bir yana asıl kafa yorulması gereken şey ne biliyor musunuz? Tribünlerin gün be gün tenhalaşması.
Nedenleri çok bu garabet durumun. Ve bu garabet nedeniyle, sessiz çoğunluk ile kulüp arasındaki mesafe açılıyor maalesef. Sahanın içi düzelir bir türlü, Reis gibi güven veren bir liman var! Sahanın dışı elzem ama…
Olmazsa olmaz.