Bu durumun doğal bir sonucu olarak doğurganlık oranı da önemli ölçüde düşüş göstermektedir. Türkiye’de doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38 iken, 2014 yılından itibaren sürekli bir düşüşe girerek 2024’te 1,48 seviyesine gerilemiştir. Bu sebeple hükümet, 2025 yılını “AİLE YILI” ilan ederek çeşitli önlem paketlerini hayata geçirmiştir.
Bu önlemler arasında; evlilik kredisi, memur kadınlara yönelik doğum izinlerinin artırılması, çocuk başına doğum yardımları gibi teşvikler yer almaktadır. Ancak kamuoyunda uzun süredir tartışılan süresiz nafaka konusunda henüz somut bir adım atılmamıştır.
Evliliklerin azalmasının ve boşanmaların artmasının pek çok nedeni olabilir. Ancak bunlar arasında en çok tartışılan ve evlilik kararını olumsuz etkileyen konuların başında süresiz nafaka uygulaması gelmektedir. Örneğin yalnızca 6 ay süren bir evlilik sonrası, bazı şartların oluşması hâlinde kadına süresiz nafaka bağlanabilmektedir. Bu durumda kişi, kısa süreli bir evliliğin ardından ömür boyu nafaka ödeme yükümlülüğüyle karşı karşıya kalabilir. Bu uygulama özellikle erkekler üzerinde caydırıcı etki yaratmakta, evlilik kararını geciktirmekte veya tamamen engellemektedir.
Evlilik kurumu zayıfladıkça doğurganlık düşmekte, toplumda aile yapısı çözülmektedir. Zincirleme şekilde gelişen bu olumsuzluklar, sosyal yapıyı doğrudan etkilemektedir.
Bugünkü yazımızda siz değerli okuyucularımıza nafaka kavramının hukuki çerçevesini, nafaka türlerini ve süresiz nafaka konusundaki tartışmaları aktaracağız.
Nafaka Nedir? Nafaka Türleri Nelerdir?
Nafaka, kelime anlamıyla geçinmek için gerekli iaşe ve geçimliktir. Türk Medeni Kanunu’nda dört tür nafaka düzenlenmiştir:
Tedbir Nafakası: Boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra, eşlerden biri ya da ergin olmayan çocukların geçimini sağlamak amacıyla verilir.
İştirak Nafakası: Boşanma sonrası çocuğun velayeti kendisine verilmeyen eşin, çocuğun giderlerine katılımını sağlamak amacıyla hükmedilir.
Yoksulluk Nafakası: Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır.
Yardım Nafakası: Boşanma veya evlilikle ilişkili değildir. Bir kimsenin, yoksulluğa düşecek altsoy, üstsoy veya kardeşlerine yardım amacıyla ödediği nafakadır.
Nafaka davalarına 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemeleri bakar.
Yoksulluk Nafakası (Süresiz Nafaka)
Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesine göre, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan taraf, diğer taraftan daha ağır kusurlu olmamak kaydıyla yoksulluk nafakası talep edebilir.
Yoksulluk nafakasının bağlanabilmesi için öncelikli şart, nafaka talep eden tarafın gerçekten yoksulluğa düşmüş olmasıdır. Yargıtay içtihatlarına göre yoksulluk; yeme, barınma, giyinme, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olmak olarak tanımlanmıştır.
Yargıtay, dul ve yetim maaşı ya da asgari ücret geliri olan kişilerin de yoksul sayılabileceğine karar vermektedir. Tarafların mali ve sosyal durumları detaylı şekilde incelenir.
Kusur durumu değerlendirilirken, tarafların eşit kusurlu olması veya nafaka borçlusunun hiç kusuru olmaması durumunda dahi nafaka bağlanabilir. Ancak bu nafaka talep üzerine verilebilir; hâkim re’sen karar veremez.
Yoksulluk nafakası süresiz olarak bağlanır. Ancak aşağıdaki durumlarda sona erer:
Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi
Taraflardan birinin ölmesi
Nafaka alacaklısının fiilen evli gibi yaşaması
Haysiyetsiz hayat sürme ya da yoksulluğun ortadan kalkması
Talep, boşanma davası içinde yapılabileceği gibi, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde ayrı bir dava olarak da açılabilir.
Ayrıca hakim, nafakanın her yıl TÜFE, DİE, altın kuru veya döviz kuru gibi endekslere göre artırılmasına karar verebilir.
Yoksulluk nafakasına hak kazanmak için evliliğin bir saat bile sürmüş olması yeterlidir.
Nafaka hakkı şahsa bağlıdır; önceden feragat edilmesi, ileride tekrar talep edilmesine engel teşkil etmez.
Süresiz Nafaka: Hak Mı, Mağduriyet Mi?
Süresiz nafaka, hem hukuk çevrelerinde hem de kamuoyunda yoğun şekilde tartışılmaktadır. Amaç ekonomik olarak zayıf eşin korunması olsa da, uygulamada hakkaniyet, ölçülülük ve eşitlik ilkeleri açısından çeşitli mağduriyetlere yol açtığı görülmektedir.
Özellikle kısa süreli evliliklerde süresiz nafaka bağlanması, hakkaniyete aykırı olarak değerlendirilmektedir. Mevcut kanun ve Yargıtay içtihatları, hâkime nafaka süresi belirleme yetkisi vermediğinden, borçlu eş ömür boyu nafaka ödeme yükümlülüğüyle karşı karşıya kalabilmektedir.
Adalet Bakanlığı, süresiz nafakayı evlilik süresiyle orantılı olarak sınırlamayı planlayan bir düzenleme üzerinde çalışmaktadır. Bu kapsamda, nafaka süresinin 5 yıl ile sınırlandırılması ve kusur derecesinin daha etkili değerlendirilmesi gündemdedir.
Ancak doğurganlık oranlarının düşüşte olduğu, evliliklerin azaldığı ve boşanmaların arttığı bu dönemde, bu tür düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Süresiz nafaka konusu yıllardır tartışılmakta; fakat henüz adil, dengeleyici ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulamamıştır.
Sonuç Olarak
Nafaka ve özellikle süresiz nafaka konusu, evlilik kurumunun geleceğini doğrudan etkileyen kritik bir sorundur. Hakkaniyetli bir düzenlemeyle hem gerçekten yoksul kalan tarafın korunması hem de uzun süreli mağduriyetlerin önlenmesi mümkündür. Bu süreçlerde uzman bir avukattan hukuki destek almak, hak kayıplarını önlemek açısından önem arz etmektedir.